TOPLUMA fayda yaratmanın çok fazla yolu var. Stratejik fayda programlarının içinde daha çok tercih edileni; kuruluşların kaynaklarını bizzat sıfırdan oluşturdukları ve bütün aşamalarını üstlendikleri projelerde kullanmaları. Çoğu kurumsal sosyal sorumluluk projesi bu kapsamda yapılıyor. Daha az tercih edileni ise aynı kaynağı ‘Benim de bir çözümüm var’ diyen projelere aktarmak. Az tercih ediliyor desem de 10 yılı aşkın süredir sessiz sakin çoğalıyor bu fayda modeli. Şirketler ya da vakıflar bir tür yarışma ile toplumun farklı kesimlerine ‘Haydi fikrini söyle’ çağrısında bulunuyor, arkasından seçilenlere de o çözümün topluma dokunması için fırsat yaratıyor. Ben de bu tür süreçlerin içinde uzun süredir yer alıyorum. Son dönemde dikkatimi çeken bir şey var; en nokta atışı ve net proje fikirleri öğretmenlerden geliyor. Özellikle köy öğretmenlerinden. Düşününce bundan daha doğal ne olabilir ki… Çocuğa, veliye hatta bulundukları semte bile onlardan daha iyi hakim olan kimse yok. Öğretmenlerin güçlenmesine katkı vermek bu nedenle de çok önemli. Anadolu Vakfı, 11 yılı aşkın süredir yürüttüğü “Değerli Öğretmenim” programıyla tam da bunu yapıyor. Bugüne kadar binlerce öğretmene ve dolaylı olarak öğrenciye ulaşan program bu yıl yeni bir yola giriyor. Biraz önce bahsettiğim şekilde Türkiye’nin dört bir yanına dokunan öğretmenlere “Eğitimle ilgili bir soruna çözüm üreten projenizle bize başvurun” denildi. Prof. Dr. Selçuk Şirin 7 BİN BAŞVURU GELDİ Anadolu Vakfı Genel Müdürü Evrim Hizaler ile ‘Değerli Öğretmenim Geleceği Işık Tutan Yıldızlar Programı’nın detaylarını konuştuk. İlk yılında projeye 7 bin öğretmen ve öğretmen adayı başvurmuş. Hizaler, “Türkiye’de 20 milyon öğrenci, 1.5 milyon öğretmen ve eğitimci var. ‘20 milyon öğrenci için hangi fikirleriniz var’ dedik. 7 bin öğretmenden başvuru almak demek yaklaşık 3.5 milyon öğrenciye dokunmak demek” diye anlattı ilk yılda gelen ilgiyi. Merak ettim, öğretmenlerin projelerinde çözmek istedikleri başlıklar nelerdi? Üç ana başlığın öne çıktığını söyledi Hizaler: Fırsat eşitliği, dijitalleşme ve doğayla bütünleşik eğitim. Nasıl? Küresel trendlerle bire bir uyumlu değil mi? Öğretmenin ‘kanaati’ gerçek bir ayna çünkü. Peki bu başvuru projeleriyle ne olacak? Hizaler şöyle anlattı süreci: “Prof. Dr. Selçuk Şirin ve ekibi bir eğitim içeriği hazırladı. Üç modül var. Üç aylık eğitim alacaklar. İlkinde sanki birer girişimci adayı gibi eğitime tabi tutuldular. TÜSİAD başkanının da aralarında bulunduğu 60’tan fazla insan eğitim verdi. İlk modülden sonra fikirler değişti, gelişti. Bir eleme yapıldı ve 100 öğretmen kaldı. Geriye kalan 6 bin 900 öğretmenle de bağımızı koparmayacağız. 100 öğretmen ikinci ve üçüncü modülü tamamladı. Sonra yine projeler şekil değiştirdi. Son bir jüri değerlendirmesi oldu ve öğretmen sayısı 24’e düştü. 25 kişiden oluşan uluslararası jürimiz projelerin son haline göre karar verdi. Bu 24 projeyi hayata geçireceğiz.” Evrim Hizaler’in verdiği bilgiye göre başvuran öğretmenlerin yüzde 80’i kadın. Anadolu Vakfı seçilen projelerin sahiplerini fonlarla, melek yatırımcılarla da bir araya getirecek. HER YIL DEVAM EDECEK Programın her yıl tekrarlanacağı bilgisini veren Evrim Hizaler, etki ölçümlerinin Mayıs 2025’te yapılacağını söylese de çıkılan yoldan çok umutlu: “Reform deyince akla önce eğitim geliyor. Çünkü artık hayatımız çok hızlı değişiyor; okulların ve eğitimin de buna ayak uydurması gerekiyor. Bu anlamda yeni nesil sorunlarla karşı karşıya olduğumuz çok açık ve bu sorunlara yaratıcı çözümler geliştiren daha çok eğitimciye ihtiyacımız var. İşte amacımız bu eğitimcilerle birlikte yola çıkmak ve her sene 24 eğitimciye projesini hayata geçirmesi için destek vermek.”
